23 Aralık 2013 Pazartesi

Birinci Elyazması'nın Dipnotları

[1] (Yalın insanlık. -ç.) A. Smith, Recherches sur la nature et les causes de la richesse des nations ("Ulusların Zenginliğinin Doğa ve Nedenleri Üzerine Araştırmalar"), Germain Garnier çevirisi, Paris 1802, c. I, s. 138'den. 

[2] Loc. cit., c. I s. 162. 

[3] Anlama göre yerine konmuş sözcükler. Elyazması burada mürekkeple lekelenmiş.

[4] Burada Marx'ın, sonradan da olduğu gibi, bu ilk bölümlerde düşüncelerini özetleyip yorumlamaktan başka bir şey yapmadığı iktisatçıların terminoloji ve tanımlarını benimsediğini belirtmek gerek. 

[5] A. Smith, Loc. Cit., c. II, s. 162. 

[6] A. Smith, loc. cit., c. I, s. 193. Marx burada Adam Smith'i özetliyor. Tam metin şöyle: "Zenginliğinin, toprak ve ikliminin niteliğinin ve öbür ülkeler karşısındaki durumunun varmasına izin verdiği, öyleyse ötesine geçemeyeceği, ve elindekini de yitirmeyeceği son derecesine varmış bulunan bir ülkede, emek ücretleri ile sermayeler faizlerinin her ikisi de, büyük bir olasılıkla çok düşük olacaklardır. Toprağının doyurabileceği ya da sermayesini kullanabilecek kimseler ölçüsünde nüfusa sahip bir ülkede, işçiler arasındaki iş bulma rekabeti zorunlu olarak öyle büyük olacaktır ki, ücretler ancak aynı sayıda işçiyi yaşatabilecek bir düzeye düşeceklerdir ve ülke zaten tıkabasa dolu olduğundan, bu sayı hiç bir zaman artırılamayacaktır." 

[7] Ibid., c. I, s. 160. 

[8] Ibid., c. I, s. 201. 

[9] <> Ibid., c. 1, s. 129. 

[10] Gerçekten, bundan önceki açındırmaların çoğu, Adam Smith tarafından dile getirilmiş fikirleri sözcüğü sözcüğüne almadıkları zaman, gene bu fikirlerin özetidir. 

[11] Proudhon, ilk yapıtı olan Mülkiyet Nedir? (Paris 1840) adlı kitabında şöyle der: "Topluluk üyesi olarak emekçiler birbirlerine eşittirler, ve birinin ö nden çok ücret alması çelişki içerir." (s. 99.) 

[12] Schulz'da: emek geliri. 

[13] Die Bewegung der Produktion, Eine geschichtlich-statistische Abhandlung von Wilhelm Schulz, Zurich und Winterthur 1843. 

[14] Schulz'da: nüfusa oranla. 

[15] Marx burada Schulz'un şu tümcesini özetler: "Tüm üretim kollarında, hatta aynı genişlikte olmasalar bile, benzer sonuçlar görülebilir; dış doğa güçlerinin insanal çalışmaya gitgide daha çok katılma zorunda olmaları olgusunun zorunlu sonuçları gibi." 

[16] Schulz'da. Marx'ın almadığı şu tümce var: "Ve böylece, maddi üretimdeki ilerlemelerle birlikte, ulusların aynı zamanda yeni bir tinsel dünyayı kazandıklarını da kabul etmemiz gerek." 

[17] Schulz'da: "Ama bu hareket ne olursa olsun, şurası kesindir ki, makinelerin ..." 

[18] Bu tümce gerçeklikte, Schulz'da bir dipnotun başlangıcıdır. Sonraki tümce, metnin devamıdır. 

[19] Schulz'da: "her zaman gözönünde tutulmamıştır.". 

[20] Schulz'da: "İngiliz ipek fabrikalarında da daha çok kadın işçi bulnur; oysa daha büyük bir fizik güç isteyen yün fabrikalarında, daha çok erkek işçi çalıştırılır." 

[21] Schulz'da: "Ama eğer, bundan ötürü, kadınlar sanayiin ilerleyen gelişmesi sonucu her ne kadar daha bağımsız bir iktisadi konum kazanıyorlarsa da, sonuçta toplumsal ilişkileri içinde iki cinsin birbirlerine nasıl yaklaştıklarını da görüyoruz." 

[22] Schulz'da: "Ama güncel koşullar içinde, Lord Brougham'ın işçilere yaptığı: "Kapitalist olun" çağrısı, ister istemez acı bir alay olarak görünüyor. 

[23] C. Pecqueur Théorie nouvelle d'économie sociale et politique ou étude sur l'organisation des sociétés, Paris 1842. Pecqueur'dan alıntılar, Marx metninde Fransızcadır. 

[24] Pecqueur'de: ücret. 

[25] Pocqueur'de: faize. 

[26] Charles Loudon, Solution du problème de la population et de la subsistance, soumise à un médecin dans une série de lettres, Paris 1842. 

[27] Elyazmasında, Marx yanlışlıkla 80 olarak yazar. Tüm alıntı Fransızca olarak yazılmıştır. 

[28] Buradan sonra alınmış bulunan tüm parça, Buret'de not biçiminde bulunur. 

[29] Eugène Buret, De la misère des classes laborieuses en Angleterre et en France, 2 cilt, Paris 1840. 

[30] Ibid., s. 42-43. İtalik tümceler, Marx tarafından Fransızca yazılmış. Son tümce, Buret'nin kanıtlamasını özetler. 

[31] Bu alıntı elyazmasında Fransızcadır. 

[32] Tümce Marx'ta Fransızcadır. Buret'de: özgür bir alışverişin sonucu. 

[33] Ibid., s. 193, not. Alıntının başlangıcı, Marx'ta Fransızcadır. 

[34] Buret, olanaklı olan en çoğu değil, sadece en çoğu der. 

[35] Burası Buret'de: "reformdan geçirilmiş işçiler" 

[36] Jean-Baptiste Say, Traité d'Économie politique, 3. baskı, 2 cilt, Paris 1817. Biz burada J.-B. Say'ın metnini veriyoruz. Marx, "soygun"dan sonra: "ve hile" sözcüklerini de ekler. Tümcenin sonunu: "mirasını kutsallaştırmak için" diye çevirir. 

[37] İşte Say'ın, Marx tarafından özetlenliş bulunan metni: "Bu üretici fonlara nasıl sahip olunur? ve bunun sonucu bunlardan çıkabilen ürünlere nasıl sahip olunur? Burada pozitif hukuk, doğal hukuka onayını eklemeye gelmiştir." 

[38] Smith'te: "Ama büyük bir servet kazanan ya da bunu miras yoluyla edinen biri..." 

[39] Altları Marx tarafından çizilmiş. 

[40] Köşeli ayraç [] içindeki "herhangi bir" sözcüğü Smith'te vardır ve Marx tarafından alınmamıştır. 

[41] Altları Marx tarafından çizilmiş. 

[42] Smith'te: özel. 

[43] Smith'te: oranın kendisi. 

[44] Altları Marx tarafından çizilmiş. 

[45] Dürüst, ölçülü, usa-uygun bir kâr. 

[46] Altı Marx tarafından çizilmiş. 

[47] Marx'ta: bir işte çalıştırıldığı sürece. 

[48] Smith, c. 1, s. 121. 

[49] Smith'te: "Tekel fiyatı, her an, elde edilmesi olanaklı en yüksek fiyattır." 

[50] Smith'te: "Yeni bir ülkenin ya da bazı yeni tecim kollarının elde edilmesi, hatta bolluğa doğru hızlı ilerlemeler yapan bir ülkede bile, bazan sermaye kârlarını, ve onlarla birlikte de para faizini yükseltebilir. ... Eskiden başka işlerde kullanılmış bulunan sermayelerin bir bölümü, daha kârlı olan bu yeni işlere yatırılmak üzere, o işlerden zorunlu olarak çekilmiştir; böylece, bütün bu eski iş kollarında, rekabet eskisinden daha az bir duruma gelir. Pazar, çok çeşitli emtia türleri ile daha eksik bir biçimde azıklandırılma durumunda kalır. Bu metaların fiyatı zorunlu olarak azçok yükselir ve bunların tecimini yapan kimselere daha büyük bir kâr sağlar; bu durum da, onları, kendilerine verilen ödünçleri daha yüksek bir faiz ile ödeyebilecek bir duruma getirir." 

[51] Smith'te: "... aynı bir toplum ya da kantonda, sermayelerin çeşitli kullanımlarındaki normal ortalama kârlar oranı, aynı düzeye, çeşitli emek türlerinin parasal ücretlerinden çok daha yakın bulunacaktır..." 

[52] Smith'te: "Normal kâr oranı". 

[53] Smith'de: "görünüşüdür". 

[54] Altları Marx tarafından çizilmiş. 

[55] Smith'te: Oysa. 

[56] Smith'te: "Ücretlerin yükselişi, bir metaın fiyatını yükseltirken, bir borcun birikiminde yalın faizin etkili olduğu gibi etkili olur. Kârların yükselişi ise bileşik faiz gibi etkili olur." 

[57] Faizle ödünç verilecek fonlar. 

[58] Altları Marx tarafından çizilmiş. 

[59] Smith'te: "Oysa bir sermayenin kullanılması ile sağlanabilecek kâr böylece deyim yerindeyse iki ucundan birden kemirilmiş bulunduğu zaman, bu sermayenin kullanılması için ödenecek fiyatın da bu kârla aynı zamanda zorunlu olarak düşmesi gerekir." 

[60] Metinde Fransızca. Marx burada A. Smith'in verdiği sabit sermaye ve döner sermaye tanımını benimser. Daha sonra Kapital'in İkinci Cildinde, Onuncu Bölümde bunun eleştirisini yapacaktır. Smith, Marx'ın dolaşan sermaye adını vereceği şeye, döner sermaye, der. Sabit sermayeye gelince, bu, Smith'e göre, kârın yaratıcısıdır. İngiliz iktisatçı, sermayesini yatırmanın iki biçimini birbirinden ayırır; bu, bilimsel bir ayrım değildir. 

[61] Bu alıntıyı Adam Smith'in terimleri ile veriyoruz. Marx'ın almamış bulunduğu parçaları [ ] içine koyduk. 

[62] "Büyük ekim çalışmalarının genellikle ancak küçük bir sayıdaki kolu çalıştırdığı bilinir." 

[63] Pecqueur'de: insan demektir. 

[64] Pecqueur'ün bunu izleyen tüm alıntıları elyazmasında Fransızcadır. 

[65] Bu ayraç, Almancadadır. Marx'ın, Pecqueur'den yaptığı alıntıya bir katma. 

[66] Pecqueur'de: "kime satacağını" en sonra gelir. 

[67] David Ricardo, Des principes de I'économie politique et de l'impôt, İngilizceden çeviren F.-S. Constancio, 2. baskı, 2 cilt. Paris 1835. 

[68] Ibid., Bölüm XXVI: Gayrisafi ve safi gelir. 

[69] Marx burada Fransızca çeviri metnini kopya etmiştir. 

[70] J.-C.-L. Simonde de Sismondi: Nouveaux principes d'économie politique, 2 cilt, Paris 1819. Aktarılan parça, Ricardo'ya karşı yöneltilmiş bir notta bulunur; alıntıdan önceki tümceler, şunlar: "Neymiş? Zenginlik her şey, insanlar hiç bir şeymiş! Efendim? Zenginliğin kendisi de ancak vergilere oranla mı bir şeymiş? ..." Tüm bu paragraf Buret'den alınmıştır, l.c., c. I, s. 6-7. 

[71] Marx'ın metninde bütün bu alıntı Fransızcadır. 

[72] Altları Marx tarafından çizilmiş. 

[73] Marx'ın metninde bu son alıntı Fransızcadır. 

[74] Altı Marx tarafından çizilmiş. 

[75] Deutsche Vierteljahresschrift, Stuttgart und Tübingen 1838 (I. Jg.) Helft 3, s. 47 vd.: Der Bergmnänische Distrikt Zwischen Birminghain und Wolverhampton, von A.-V. Treskow. 

Bu parça, "Böylece son zamalarda"dan itibaren, Schulz'un kitabında, not bölümündedir. 

[76] Rehin karşılığı borç veren, ya da kısaca tefeci anlamında. 

[77] Marx burada A. Smith'in şu parçasını düşünür (l.c., c. I, s. 216): "Kazanma olanağı herkes için eşit bir piyangoda, kazanan biletleri çeken kimselerin, boş biletleri çeken kimseler tarafından yitirilmiş bulunan her şeyi kazanmaları gerekir. Başarı kazanan bir kişiye karşı başarısızlığa uğrayan yirmi kişinin bulunduğu bir meslekte, bu bir kişinin, yirmi bahtsız tarafından kazanılabilecek olan her şeyi kazanması gerekir." 

[78] Safi ve gayrisafi gelir. 

[79] Altı Marx tarafından çizilmiş. 

[80] Altı Marx tarafından çizilmiş. 

[81] Daha önceki bir tümceyi özetleyen bu sözcük, elyazmasında dalgınlıkla "Üretken" olarak yazmıştır. 

[82] Elyazmasında Marx "Absicht" (tasarı) yerine "Einsicht" (yargı) yazar. 

[83] Altı Marx tarafından çizilmiş. 

[84] Bu sözcük Marx'ın bir katmasıdır. 

[85] Bu "götürülemediği için" sözcükleri Marx'ın elyazmasında yer almamış. 

[86] Smith'te: "Bu, toplam ürünün dörtte-birinden ender olarak düşük ve çoğu kez üçte-birinden yüksektir." 

[87] Bu tümcede italik dizilen sözcüklerin tümünün altı, Marx tarafından çizilmiş. 

[88] Altı Marx tarafından çizilmiş. 

[89] Köşeli ayraç içindeki parçalar Marx tarafından alınmamış, ve tümce, elyazmasında aslında şu biçimde yazıllıştır: "İnsan yiyeceği, toprak sahibine her zaman ödenecek bir rant sağlar." 

[90] Smith'in terimleri ile: "İnsanın beslenmekten sonra gelen iki en büyük gereksinmesi, giysi ve konuttur. Bunlar da, koşullara göre, bazan bir rant getirebilir ve bazan da getirmezler." 

[91] Altları Marx tarafından çizilmiş. 

[92] Marx, burada, 1815 İngiliz buğday yasalarına anış da bulunuyor. Daha sonra Kapital'in III. kitabında [Üçüncü Cildinde] (c. VIII, s. 18, Éditions sociales) şöyle yazacaktır: "Bu yasalar, yasacıların itirafına göre, aylak toprak sahiplerinin, Jacobin'lere karşı savaşlar sırasında olağanüstü artmış bulunan rantlarına süreklilik sağlamak üzere ülkeye dayatılmış, ekmek üzerinden alınan bir vergi koyuyorlardı." 

[93] "Beysiz (senyörsüz) toprak olmaz." 

[94] "Paranın efendisi yoktur." 

[95] Yani ne kadar çok üretirse, sefaleti o kadar büyür. 

[96] Begreift, yani: bu yasaları kendi kavramları içinde kavramaz. 

[97] Marx burada Entfremdung terimini kullanır. Ama, hemen hemen eşit bir sıklıkla, Entäusserung terimini de kullanır. Sözcük kaynağı bakımından, Entfremdung daha çok yabancı fikrini vurgular, oysa Entäusserung daha çok yoksunlaşma fikrini belirtir. Her iki terimi de aynı anlamda kullandığına göre, Marx'ın gözetmediği bir ayırtıyı gözetmekten, kendi hesabımıza biz de vazgeçiyoruz. Hegel de ayrım gözetmiyordu, ve bize kalırsa, Görüngübilim çevirisinde, extranéation sözcüğünü yaratmış bulunan M. Hippolyte gibi davranmanın bir yararı yoktur. Marx'ın, vurgulamak için, her iki terimi de arka arkaya kullandığı yerlerde, bunlardan birini yoksunlaşma (dessaisissemet) ile çevirdik. Marx'ın entfremdet sıfatını kullandığı yerlerde, bunu, olanaklı olduğu zaman, yabancılaştırılmış ile çevirdik. Ama yabancılaşmış (aliéné) terimi sadece entäussert'i karşılamak için kullanılmadı. 

[98] Almanca deyim "gegenstandslos"dur. 

[99] İnsan için kişiliğinin belirtisi olan emek (iş, çalışma), işçi için geçinme aracından başka bir şey değildir. O fizik özne olarak varlığını ancak işçi niteliği ile sürdürebilir, yoksa doğanın sunduğu geçim araçlarından doğrudan doğruya yararlanabilme olanağına sahip insan niteliği ile değil. 

[100] Marx için emeğin özü, onun, insanın özgül bir etkinliği, kişiliğinin belirtisi, nesnelleşmesi olmasıdır. Ekonomi politik, emeği, insanla ilişkisi içinde değil, ama sadece yabancılaşmış biçimi altında gözönünde tutar: değer üreticisi olduğu, ve insanın "özsel güçleri" olmaktan çıkıp, kazanç gözeten bir etkinlik durumuna dönüştüğü ölçüde. 

[101] Bei sich, yani kendi varlığının dışındaki belirlenimlerden kurtulmuş. 

[102] O çağın felsefesinde çok kullanılan bu deyim, bugün bizim için o kadar anlaşılır değil. Ansiklopedi'de (§ 177), Hegel, türü (die Gattung) "somut Evrensel" olarak tanımlar. Hegel onun "somut tözü olduğu öznenin tekilliği ile kendinde olduğundan, yalın bir birlik oluşturduğunu" da söyler (§ 367). İnsanın türsel bir varlık olduğunu söylemek, öyleyse insanın kendi öznel bireyselliği üstüne yükseldiğini, nesnel evrenseli kendinde tanıdığını ve sonlu varlık olarak kendini aştığını söylemek demektir. Başka bir deyişle, o bireysel olarak İnsan'ın oruncusudur. 

[103] Species. 

[104] Feuerbach'tan şu alıntı (Hıristiyanlığın Özü, Giriş), Marx ile Feuerbach'ın karşılıklı konumlarının benzerliği ile onları ayıran şeyi iyi gösterir: "Öyleyse insanı hayvandan ayıran o özsel ayrım nedir? Bu soruya verilen yanıtların en yalın ve en geneli, ama aynı zamanda da en popoleri şudur: bilinç. Ama dar anlamda bilinç; çünkü kendinin duygusunu, duyulur nesneleri ayırdetme, dış şeyleri duyu organları ile duyulan belirli göstergelere göre algılama, hatta yargılama yetisini belirten bilincin, hayvanlarda da varolmadığı söylenemez. En dar anlamda anlaşılmış bilinç, ancak kendi öz tür ve kendi has özünü konu alan bir varlık için sözkonusudur. ... Bilinçle bezenmiş olmak demek, bilime yetenekli olmak demektir. Bilim, türlerin bilincidir. ... Oysa ancak kendi öz türünü, kendi has özünü konu olarak alan bir varlık, kendinden başka şey ve varlıkları, özsel anlamları içinde, konu olarak almaya yeteneklidir. 

"Bundan ötürü hayvanın sadece yalın ve insanın ikili bir yaşamı vardır: hayvanda iç yaşam dış yaşam ile karışır, insan, tersine, bir iç ve bir de dış yaşama sahiptir." (Ludwig Feuerbach: Manifestes philosophiques, Louis Althusser çevirisi, Paris 1960, s. 57-58.) 

[105] Feuerbach'ta şöyle bir parça bulunur: "Nesne olmaksızın insan hiçtir. Oysa bir öznenin öz ve zorunluluk gereği ilişikli olduğu nesne, bu öznenin has, ama nesnelleşmiş özünden başka bir şey değildir." (Ibid., s. 61.) 

[106] Marx için, düşüncesinin oluşmasının bu aşamasında, bu sonuçlar son derece önemlidirler. Emeğin yabancılaşması insanal gelişmenin zorunlu bir aşamasıdır, ama bu yabancılaşmanın tarihte bir kökeni de vardır. Özel mülkiyet emeğin yabancılaşmasından doğmuştur, öyleyse o da tarihseldir. Bu, her ikisinin de, insanlığın gelişmesinin bir gün aşılacak olan iki evresi oldukları anlamına gelir. 

[107] İnsan doğayı temellüke çalıştığı ölçüde, yabancılaşma içine düşmüştür. Özel mülkiyetin kökeni olan bu yabancılaşma, temellük idi. İnsan, yabancılaşarak, doğasının, dünyasının zenginliğini geliştirmiştir, ve şimdi yabancılaşmanın, şimdilik kendisine yabancı olan bu dünyada eski yerini sözgötürmez bir biçimde yeniden alabileceği aşamasındadır. 

[108] İşçi, üretici, kendi etkinliği ile, ona yabancı duruma gelen kendi insan doğasına yabancılaşır. İşçi-olmayana, çalışıp üretmeyen kapitaliste gelince, o, bu olgu sonucu, insanın, üretmenin ta kendisi olan doğasına yabancı durumdadır. 

[1*] Bu birinci elyazması, Marx tarafından defter biçiminde biraraya getirilmiş ve romen rakamları ile sayfa numaları verilmiş dörder yapraklık 9 formadan (yani 36 sayfadan) oluşur. Her sayfa, iki dikey çizgi ile, herbiri: Ücret, Sermaye Kârı, Toprak Rantı başlığını taşıyan üç sütuna bölünmüştür. Her sayfada bulunan bu başlıklar, Marx'ın elyazmasını aşağı yukarı eşit üç bölüme ayırmayı tasarladığını, ve her sayfaya, metni kaleme almadan önce sütun başlıkları yazdığını düşündürür. Ama XXII. sayfadan sonra, başlıklar ve sütunlar biçimindeki bölünme tüm anlamını yitirir. Bu sayfadan sonra metin tam sayfa üzerine yazılmış ve içeriğine göre başlıklandırılmıştır: Yabancılaşmiş emek. Birinei elyazması, XXVII. sayfada biter. 

[2*] İşçi.-ç 

[3*] Perakende. -ç. 

[4*] Kronos, Yunan Mitolojisinin Zaman Tanrısı. 

[5*] İffeti kuşkulu kadınlar. -ç. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.