"Sermaye kâr ya da kazancı, ücret'ten büsbütün ayrıdır. Bu ayrılık, ikili bir biçimde görünür. Bir yandan, denetim ve yönetim çalışması çeşitli sermayeler için aynı da olabilse, sermaye kazançları "bütünüyle kullanılmış bulunan sermayenin değerine göre ayarlanır." Buna, büyük fabrikalarda, "tüm bu işin", aylığı "yönetilmesini gözettiği sermaye ile hiç bir zaman ayarlanmış bir oran içinde bulunmayan bir baş görevliye bırakılmış [II] olduğu" eklenir. Mülk sahibinin çalışması hemen hemen hiçe indirgenmiş de olsa, "o, gene,de kârlarının sermayesi ile ayarlanmış bir oran içinde olmasını istemekten geri kalmaz." (Smith, c. I, s. 97-99.)
Kapitalist, kazanç ile sermaye arasındaki bu oranı neden ister?
"Eğer işçilerin yapıtının satışından, ücret için ödemiş bulunduğu fonlarını geri almak için gerekenden çok bir şey beklemeseydi, bu işçileri çalıştırmakta çıkarı[41] olmazdı ve eğer kârları kullanılmış bulunan fonların genişliği ile belli bir oranı korumasaydı, küçük bir fon yerine büyük bir fon kullanmakta çıkarı olmazdı." (c. I, s. 97.)
Demek ki, kapitalist, bir kazanç sağlar: Primo, ücretlerden, secundo, kullanılmış bulunan hammaddelerden.
Peki kazancın sermayeye oranı nedir?
"Belirli[42] bir yerde ve belirli bir zamanda emek ücretlerinin ortalama oranının ne olduğunu belirlemenin güç olduğunu daha önce belirtmiştik... Ama bu oran,[43] sermaye kârları karşısında daha kolay belirlenmez [...]. Bu kâr, sadece onun alıp sattığı metaların fiyatında görülen her değişikliğin değil, ama ayrıca rakipleri ve alıcılarının (müşterilerinin) işlerinin iyi ya da kötü gitmesi ve metaların kara ya da denizde taşınmaları sırasında olsun, depoda tutulmaları sırasında olsun karşı karşıya bulundukları daha binlerce başka raslantının da etkisinde kalır. Demek ki, sadece yıldan yıla değil, ama hatta günden güne ve hemen hemen saatten saate değişir." (Smith, c. I, s. 179-180.) "Ama ortalama sermaye kârlarının şu anda ya da daha önce ne olduklarını belirlemenin para faizine[44] göre bu konuda gene de bir fikir edinilebilir. Para aracıyla çok kâr edilebilecek her yerde, para kullanma yetkisine sahip olmak için genellikle çok şey verilecek; ve para aracıyla ancak az kâr edilebileceği zaman da genellikle de daha az verilecektir (Smith, c. I, s. [180]-181). Ortalama faiz oranı ile [...] ortalama safi kâr oranı arasındaki oran, kârın yüksek ya da alçak olmasına göre zorunlu olarak değişir. Büyük Britanya'da, tecimenlerin bir profit honnête, modéré, raisonnable[45] adını verdıkleri bir kâr, faizin iki katına yükselir. Yaygın, olağan bir kârdan başka bir anlama gelmeyen [...] deyimler." (Smith, c. I, s. 198.)
En düşük kâr oranı nedir? En yükseği nedir?
"Sermayelerin olağan kârlarının en düşük oranı, her sermaye kullanımının karşı karşıya bulunduğu kaza zararlarını karşılamak için gerekli olanın, her zaman ötesinde[46] bir şey olmalıdır. Kâr ya da net kazancı gerçekten oluşturan şey, sadece bu artıdır. En düşük faiz oranı için de, bu böyledir." (Smith, c. I, s. 196.)
"[III] Olağan kârların yükselebilecekleri en yüksek oran, metaların en büyük bölümünde, toprak rantına gitmesi gereken şeyin tümünü[46] koparıp alan ve emek ücretini ödemek için sadece zorunlu olan şeyi46 emeğin ödenebileceği en düşük oranı46 [...] bırakan orandır. İşçinin her zaman, şu ya da bu biçimde, iş onu uğraştırdığı zaman boyunca[47] beslenmiş olması gerekir; ama toprak sahibinin rant almaması pekâlâ olabilir. Örnek: Bengal'de, Hindistan Tecim Ortaklığının adamları." (Smith, c. I, s. 197-198.)
Kapitalist, bu durumda yararlanabileceği kısıtlı bir rekabetin tüm üstünlüklerinden başka, pazar fiyatını dürüst bir biçimde doğal fiyat üzerinde de tutabilir.
"Bir yandan, tecimsel sır ile.
"Eğer pazar, onu azıklandıran kimselerden çok uzakta ise: özellikle fiyat değişikliklerini gizli tutarak, fiyatı doğal durumun üzerine yükselterek.[48] Bu sır, gerçekte öbür kapitalistlerin de sermayelerini bu kola yatırmamaları sonucunu verir.
"Sonra, kapitalistin kendi metaını, daha düşük üretim masrafları, ve daha yüksek bir kâr ile, aynı, hatta rakiplerinden daha düşük bir fiyat üzerinden sürebilmesini sağlayan yapım sırrı ile (Gizli tutarak aldatmak töredışı değil. Borsa tecimi). — Ayrıca, üretimin belirli bir yere bağlı bulunduğu (örneğin değerli bir şarap gibi) ve edimsel talebin hiç bir zaman karşılanamadığı yerlerde. Son olarak bireyler ya da ortaklıklar tekelleri ile. Tekel fiyatı, yükseltilebildiği kadar yükseltilmiştir."[49] (Smith, c. I, s. 120-124.)
"Sermaye kârını yükseltebilecek öbür raslansal nedenler. Yeni ülkeler ya da yeni tecim dallarının ele geçirilmesi, hatta zengin bir ülkede bile, sermayelerin bir bölümünü eski tecim kollarından çektiği, rekabeti azalttığı, pazarı daha az, ama o zaman da fiyatları yükselen metalar ile azıklandırttığı için, çoğu kez sermayelerin kârını artırır; bu kolların tecimenleri o zaman ödünç parayı daha yüksek bir oran üzerinden ödeyebilirler." (Smith, c. I, s. 190.)[50]
"Bir meta ne kadar çok işlenirse, fiyatın ücret ve kârlara dönüşen bölümü, ranta dönüşen bölümüne göre o kadar büyür. İşgücünün (main-d'œuvre) bu meta üzerinde gerçekleştirdiği ilerlemelerde, sadece kârlann sayısı artmakla kalmaz, ama sonraki her kâr daha öncekinden daha büyüktür de, çünkü çıktığı sermaye [IV] zorunlu olarak daha büyüktür. Örneğin dokumacıları çalıştıran sermaye, iplik eğiricileri çalıştıran sermayeden daha büyüktür, çünkü sadece bu son sermayeyi kârları ile birlikte yenilemekle kalmaz, ama ayrıca dokumacıların ücretlerini de öder; ve [...] kârların her zaman sermaye ile belirli bir oran içinde bulunmaları gerekir." (c. I, s. 102-103.)
Demek ki, insan emeğinin, işlenmiş doğa ürünü durumuna dönüştürdüğü doğal ürün üzerinde gerçekleştirdiği ilerleme, ücreti değil, ama ya kâr getiren sermayeler sayısını, ya da sonraki tüm sermayenin önceki sermayelere oranını artırır.
Kapitalistin işbölümünden sağladığı kâr üzerinde ilerde gene duracağız.
Kapitalist, ilkin işbölümünden, ikinci olarak da insan emeğinin doğal ürün üzerinde gerçekleştirdiği ilerlemeden, ikili bir kâr sağlar. Bir metaya insanal katkı ne kadar büyükse, cansız sermayenin kârı da o kadar büyük olur.
"Bir ve aynı toplumda, ortalama sermaye kazançları oranı, aynı bir düzeye, çeşitli emek türlerinin ücretinden daha yakındır.[51] (c. I, s. 228.) Sermayelerin çeşitli kullanımlarında, normal kâr oranı, gelirlerin az ya da çok kesinliğine göre, az ya da çok değişir. Kâr oranı[52] her zaman azçok tehlike ile birlikte yükselir. Gene de, tehlike oranında, ya da tehlikeyi büsbütün ödünleyecek bir biçimde yükselir gibi görünmez." (Ibid., s. 226-227.)
Sermaye kârlarının, dolaşım araçlarının hafiflemesi ya da daha küçük maliyet fiyatı (örneğin kağıt para) ile birlikte de artacakları kendiliğinden anlaşılır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.